Uzun bir yol yürüyerek özyönetim direnişlerine adını kazıyan YPS-JIN üyesi Altun Yaray (Baran Asmin), mücadelesine verdiği sözü tutarak son yolculuğuna uğurlandı. Soluksuz bir direnişin adı olan Altun, çevresinde güler yüzlü, sevecen, samimi ve doğal olmasıyla tanımlanmasından kaynaklı Gulê adına layık görülür. Gûlê’yi arkadaşları, “Çevresine mutluluk veren, yüzü sürekli gülen, doğal, sosyal, bulunduğu ortamı insanları etkileyen bir özelliğe sahipti. Hayatı ve yaşamayı çok seven, sürekli pozitif bakış açısına sahip bir arkadaştı” diye tanımlıyor.
HABER MERKEZİ – İşgalci Türk devletin ağır saldırıları sırasında şehit düşenlerin hayat hikayelerine bakıldığında Kürt halkına karşı yıllardır sürdürülen imha ve inkar politikaları açığa çıkıyor. Bunlardan biri de Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde saldırılar sırasında yaşamını yitiren YPS-JIN üyesi Altun Yaray (Baran Asmin). Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Sınban köyünde 1990 yılının bahar ayında dünyaya gelen Altun, 90’lı yıllarda devlet eli ile gerçekleştirilen göç ve köy yakma politikasından dolayı ailesi İstanbul’a taşınmak zorunda kalır. Devletin ayrıştırıcı ve acımasız politikaları ile küçük yaşta tanışan Altun, ailesi ve çevresi tarafından çok sevilen biri olması ve sürekli çevresine verdiği pozitif enerjiden dolayı Gûlê adına layık görülür. İstanbul’da Lise son sınıfa kadar okuyan Gulê, okulu asimilasyon politikalarına karşı bırakır. Gûlê, uzun bir süre tekstil atölyelerinde de emek vererek çalışır. Ailesinin göç hikayesini ve Kürt kimliği üzerine arayış içerisine girer. Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Geliyê Tiyare (Kazan Vadisi) alanında çıkan çatışmada 3 arkadaşı ile birlikte yaşamını yitiren ve kapatılan DTP’nin MYK üyeliğini de yapan amcası HPG’li Cezmi Altıntaş’ın (Botan Erdal) hikayesini öğrenir. Gulê, amcasının bıraktığı izler üzerinde yürür ve 2009 yılında aynı şekilde parti çalışmalarında yer alır.
‘Amcasının silahını yaşamını yitirdiği yerde kaldırma sözünü tuttu’
Sayısız defa gözaltına alınan Gulê, 2010 yılında tutuklanır ve 8 aya yakın İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak kalır. Cezaevinden çıktıktan sonra özgürlük arayışını hızlandırır. 2013 yılının sonunda YJA-STAR’da bir süre kalan Gulê, Nusaybin’de genç kadın çalışmasında yer alır. Gulê, 8 Mart Dünya Kadın Yürüyüşü’nde öncülük misyonu yüklenir. Gulê, genç kadın folklor ekibini hazırlar ve halayın başında yer alır. Nusaybin’in ardından 2015 yılında Cizre’den başlanarak Diyarbakır’da sonlanan ‘Barış Yürüyüşü’ne de arkadaşları ile birlikte katılır. Kürdistan’da başlayan sıkıyönetim uygulamaları karşısında sessiz kalamayarak, YPS-JIN’e katılır. Gulê, Gever direnişinin ilk anlarından son anlarına kadar mücadelesini sürdürdü. Amcası olan Cezmi’nin silahını yerde bırakmama yemini eden Gulê, amcasının silahını yaşamını yitirdiği yer olan Gever’de kaldırdı. Gulê, arkadaşları tarafından tez canlı, yerinde duramayan ve güler yüzlü bir kadın olarak yer edindi.
‘Koca bir yüreği var’
Ailesi ve arkadaşları güler yüzlü kişiliği ile yaşama renk katan Gulê’yi anlattı. Gulê’yi ilk olarak anlatan annesi Ferayi Yaray, “Akıllı, her şeyi çok iyi bilen, okul hayatı boyunca başarılı, yanımda olduğu sürece beni hiç üzmeyen biriydi” sözleri ile tarif ediyor. Ferayi, Gulê’nin kendisine söylediği “benim her daim koca bir yüreğim var” sözlerini hatırlatıyor, Gulê’nin her mitingde en ön saflarda yer aldığını belirtiyor. Kızından yana başının dik olduğunu ifade eden Ferayi, Gulê ile son konuşmasını şu sözler ile dile getiriyor: “Son olarak benimle telefonla konuştu. ‘Hakkını helal et anne. Etrafımızı sarmışlar çıkamıyoruz. Ben Gever’deyim cenazemi alırsınız. Benimle gurur duyun’ dedi.”
‘Barış ile yeni fidanlar açsın’
Kürdistan aşkının Gulê’nin içinde bir yara gibi kaldığını söyleyen Ferayi, yaşadığı acılara rağmen barış istemekte ısrarcı olacağını kaydederek, “Bizi köyümüzden kovdular. Çocuklarımızı öldürdüler. Ama biz yine de barış çağrımızdan vazgeçmeyeceğiz. Artık bu katliam ve ölümler son bulsun. Gulê Kürdistan’ın son şehidi olsun. Hiç bir annenin yüreği yanmasın artık. Bahar geldi barış ile yeni fidanlar açsın istiyoruz” ifadelerini kullandı.
’15 Şubat’ta tüm kadınlara siyah giydirirdi’
Ablası Sevda Akkuş da “Gulê bizim fidanımızdı” diyerek sözlerine başlayarak, Gulê’nin olgun bir kişiliğe sahip olduğunu ve her 15 Şubat günü iş yerinde çalışan tüm kadınlara siyah elbise giydirdiğini kaydediyor. Sevda, Gulê’nin son isteğinin HPG saflarında yaşamını yitiren amcası Cezmi Altuntaş’ın yanına gömülmek olduğunu ve isteğini yerine getirdiklerini belirtiyor.
Halası Teslime Yaray da, 35 yıldır devam eden bir savaş olduğunu hatırlatarak, tüm annelere el ele verip barışı getirme çağrısı yapıyor.
Babası Kazım Yaray, kızının kendisine sürekli “Şêr şêre çi jine çi mêre” dediğini belirterek, “Daha çocukken eline tüfeği alır, ‘baba bana nasıl kullanılıyor öğret’ derdi. Ben patlattığımda o da oturur beni izlerdi” diyor.
‘İnandığı yolda gitti’
Gulê’nin apayrı bir dünyası olduğunu söyleyen ağabeyi Cevdet Yaray, kardeşinin daha küçük yaşlarda yolunu belirlediğini ifade ediyor. Gulê’nin mücadelesi uğruna çok defa gözaltı ve tutuklama ile karşılaştığını kaydeden Cevdet, “Çok peşinden koştuk ama inandığı bir mücadele yolunda gitti. İsyankar bir yapıya sahipti. Gerektiğinde ailesini de karşısına alırdı. Biz onun adına mutluyuz” ifadeleri ile kardeşini anlatıyor.
‘Gûlê gül gibi bir çocuktu’
Gulê’nin amcası Metin Altuntaş, Altun’a Gulê, adını vermelerini, “Altun ilk doğduğunda biz ona aile içinde Gulê adını verdik. Çünkü gül gibi bir çocuktu” şeklinde ifade ediyor. Halaylarda Gûlê ile sürekli kol kola durduklarını söyleyen Metin, şimdilerde bir kolunun boş kaldığını söylüyor. Gulê’nin amcası Cezmi Altıntaş’ın silahını yerde bırakmayarak direnişe katıldığını dile getiren Metin, “Amcası Cezmi şehit olduğunda onun silahını yerde bırakmayan Gulê’nin yolundan gidecek çocuklar da olacaktır. Kürdistan’ın tarihinde bu olmuştur ve olmaya da devam edecektir” diyor.
‘İnandığı değerler uğruna mücadele etti’
Gulê ile vakit geçiren ve yakın arkadaşı olan Rezan Bayram, şu ifadeler ile başlıyor konuşmasına: “Gulê nasıl anlatılacak gerçekten bilemiyorum. Gulê inandığı değerlere asla sırtını çevirmedi ve onlar uğruna mücadele etti. Onunla bir hayalimiz vardı. Bir gün yakılan köye gitmek ve yeniden inşa etmek. Doğaya çok bağlı bir insandı. Bu mücadele bir gün başarıya ulaşırsa köyde yaşamına devam etmek istediğini söylerdi. Belki o hayalimizi gerçekleştiremedik ama o mücadele verdiği topraklarda şu an.” Gulê’yi “çevresine mutluluk veren, yüzü sürekli gülen, doğal, sosyal, bulunduğu ortamı insanları etkileyen bir özelliğe sahip, hayatı ve yaşamayı çok seven, sürekli pozitif bakış açısına sahip bir arkadaş” olarak tanımlayan Rezan, arkadaşının bu özelliklerinden güç aldıklarının da altını çiziyor. Rezan, son alarak da arkadaşını güzel gülüşü ile hatırlayacaklarını söyleyerek sözlerini noktalıyor.
‘Onun yolunca gidecek milyonlar var’
Bir diğer arkadaşı Tuğba Çoban da, Gulê’nin köylerinin yakılmasından ve amcasının ölümünden çok etkilendiğini söylüyor. Tuğba, Gulê için “Dokunduğu her insanda tebessüm bırakacak bir anı bırakmıştır” diyerek, arkadaşının bulunduğu her çalışmada en önde ve rengini hissettirdiğini dile getiriyor. Tuğba, “Her daim dediği bir söz vardı. ‘Şehitlerin silahı yerde kalmayacak’ derdi. O da şehitliği ve ölümsüzlüğü hayal ediyordu. Bütün ölüm ve şahadetler gibi onunda gidişi erken oldu. Ama onunda yolundan gidecek milyonlar var” ifadelerini kullandı.